Zamanda Tutsak ismiyle dublajlı olarak hazırladığımı filmde, Guy ve Prisca’nın evlilikleri artık kurtarılacak bir noktada değildir çünkü çift hem bir ihanet hem de ölümcül bir hastalık ile baş etmektedirler. Ancak bir kız bir de erkek çocukları olan çift öylece aniden ayrılmak yerine, çocuklarına söylemeden önce onları güzel bir tatile çıkartmak ve onları hazırlayıp sonrasında ayrılacaklarını söylemeye karar verirler. Bu yüzden aile güzel bir tatil köyüne gider ve bölgenin tropik havasında bir süre dinlenmek isterler.
Guy ve Prisca çocukları Maddox ile Trent’i de yanlarına alıp tatil köyüne gittiklerinde onları girişte tatil köyünün müdürü karşılar ve onlara fazlasıyla sıcak davranır. Henüz onlar gelmeden içeceklerini bile hazır eden tatil köyü müdürünü çok cana yakın bulan Guy ve Prisca herhangi bir şeyden şüphelenmeksizin tatillerine başlarlar. Guy ve Prisca daha ilk günden yavaş yavaş tartışmaya başlamışlardır bile ama çocuklara henüz herhangi bir şey söylemek istemezler. Akşam olunca tatil köyünün restoranına inen aile orada eğlenmeye başlar. Çocukları müdürün yeğeni ile dost olurken onlar da masada oturup akşam yemeği siparişi vermekle meşgullerdir.
Bu sırada tatil köyünün müdürü masalarına yaklaşır ve onlara normal otelin sahili yerine eğer bir cennet görmek isterlerse adanın diğer tarafında bulunan çok özel bir sahile ertesi sabah bir araba kaldıracaklarını ve isterlerse ailecek onlarında bu sahile gidebileceğini söyler. Aile müdürün dost canlısı tavrı karşısında bu sahil fikrini kabul eder ve ertesi sabah erkenden de bu sahili görmek için aşağı inerler.
Aile aşağı indiği zaman onlarla birlikte gelecek olan iki aile daha vardır ve hep beraber arabaya binip bu cennetten bir köşe olduğu söylenen sahile giderler. Başta her şey mükemmel başlasa da kısa süre içinde aslında bir cennet değil de bir cehennemde olduğunu anlayacak olan aileleri, hayatlarının en büyük kâbusu beklemektedir. Acaba bu ada neden cennet gibi görünen bir cehennemdir?
Dedi ‘uğur’ denen sokak ibnesi 🙂
Emmy ve Altın Küre ödüllü Amerika’lı usta aktör Bruce Willis ile Amerika’lı oyuncu Haley Joel Osment’in başrollerini başarı ile paylaştığı ve de büyük ses ile 2 oscar ödülü getiren Sixth Sense (Altıncı His – 1999) filmi ile adını dünyaya duyuran Hintli yönetmen M. Night Shyamalan’dan, ona yakışmayan ve sinema severleri büyük hayal kırıklığına uğratan çok düşük seviyede bir film. Farklı bir konu ile izleyicinin dikkatini çekmeye çalışan Hintli yönetmen ne yazık çok zayıf bir projeye imza atmış. Çünkü filmdeki oyuncuların diyalogları ve replikleri ciddiyetten çok uzaktı. Kısaca filmi hiç beğenmedim. Ama yine de karar sizin, arkadaşlar.