Ülke

Russia

Rusya Sineması

Rusya ilk sinema gösterimini 1896 yılında gerçekleştirmiştir. 1907 yılına kadar ise yapımlarını yurt dışında çekip kendi ülkesinde o şekilde pazarlamıştır. Sinema kültürü Rusya’da Çarlık Rusya döneminde başlamıştır. Bu durum başta pek de sıcak karşılanmamıştır. Çünkü sinemanın ülke gelirine ekonomik anlamda hiçbir katkısı olmayacağı düşünülmektedir. Yabancı ülkeler ise Rus sinemasına sadece ekonomik kâr amaçlı bakıyordur. Filmlerin yapımcıları, filmler daha çok hasılat alıp daha çok para kazandırsın diye çeşitli yöntemlere başvurdular. Bunlar arasında film tanıtımları için düzenlenen geziler, daha fazla sinema salonu açmak gibi seçenekler yer almaktadır. Bu dönemlerde yani sinemanın Rusya’da ilk defa yüz üstüne çıktığı zamanlarda sinemada konu olarak sadece kurgusal şeyler kullanılıyordu. Bu durumla amaçlanan şey ise daha fazla seyirciyi sinemaya çekmekti. Bunu yaparak bunda gayet başarılı da olmuşlardır. Bunun dışında Rus sineması, genel olarak tüm dünya sinemasına yaptığı katkılarla adını duyurmuştur. Rusya sinemasında kendi sorunlarına ve toplumsal gerçeklerine odaklanmıştır. Bu şekilde birçok sanatçı ve yönetmen Rus sinemasının gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Bir fotoğrafçı olarak bilinen Aleksandre Drankov, 1907 yılında ilk filmini çekmiştir. Aleksandre Drankov sinema filmlerinde Rus halkının gerçeklerini anlatmak istemiştir ve bunu yaparsa sinemada büyük bir gelişim sağlayacağını düşünüyordur. Bu yüzdende filmlerinde genelde tarihi olaylardan, edebiyattan ve Rus halk efsanelerinden esinlenmiştir. Aleksandre Drankov’unda tahmin ettiği gibi bu durum sinema tarihine büyük bir gelişim kazandırmıştır.

Rus Sinemasının Evrimi

Devrim yıllarına kadar Rusya’da sinema sadece eğlence ve vakit geçirme amacı olarak görülüyordu ve sadece de bu şekilde kullanılıyordu. Sinema bir mesaj vermek istiyordur lakin insanlar bunu kesinlikle anlamıyordu. İnsanlar sinemaya hiçbir şekilde farklı bir gözle bakmıyordu. Her ne kadar mesaj verse de sinema sorunları istendiği şekilde insanlara gösteremiyordu. Bu sırada da Rusya bambaşka bir ülkeye dönüşüyordu. Emperyalist düşünce Rus sinemasının güçlenmesini sağlıyordu ve bunu sağlayan en büyük etkenlerden biri de diğer ülkelere ait filmlerin Rusya sinemasında yasaklanmış olmasıydı. Bu zamanlar Rus sinemasının en çok sorun yaşadığı en sancılı dönemlerinden birisiydi.

1917’nin ekim ayında başlayan devrimle birlikte ortaya bir takım politik olaylar çıktı. Bu da Rus Sinemasının değişmesine ve yepyeni bir hal almasına neden oldu.

Erken Sovyet sineması (1917-1953)

Sergei Eisenstein, ilk kez sinemada montaj yöntemini kullanmıştır ve bu durum onun sinemada bir devrim yaratmasına neden olmuştur. Sovyet döneminde filmlerde genelde Rus dili yani Rusça kullanılıyordu. Ermeni, Gürcü, Ukrayna ve bunlara ek birkaç ülkenin daha filmleri dahil olmak üzere Sovyet Birliği sinemasını kapsamaktadır o dönemlerde. 1980’lerin sonuna kadar ise Sovyetler Birliği sineması büyük ölçüde sınırlandırılmıştır. Filmlerin kontrolü devletin eline geçirilmiştir.

1990’lar

90’ların sineması eskiye göre oldukça farklı bir boyut ve şekil almıştır. Konu olarak artık daha farklı temalar işlenmektedir ve insanların dikkati bu şekilde daha kolay çekilmektedir. Bu dönemlerin sonrasında birçok yapım ortaya konulmuştur ve yönetmenlerin ortaya koydukları bu eserler oldukça beğeni toplamıştır ve ödüllerde almışlardır. Zorlu bir süreçten geçmesine rağmen Rus sineması büyük bir gelişim sağlamıştır ve her seferinde üzerine bir öncekinden daha fazla katkı katarak ilerlemiştir.

Her geçen süreçte üzerine biraz daha katmış olmasına rağmen Rus sineması hala daha Sovyet sinemasından kalan mirası taşımaya devam etmektedir. Birçok yönetmen hala daha bu mirası koruyup kullanmaya devam etmektedir. Bununla birlikte son yıllarda birçok, işe yeni girmiş yönetmen hala bu yeni düzenle gelen sinemayı dayakta tutmaya çalışmaktadır. Andrei Tarkovski, ise bunu yapmaya çalışan yönetmenler arasında başı çekiyor. Andrei Tarkovski, yapımlarında kendine has bir tarz kullanıyordur. Ve bu tarzı da Avrupa’da daha çok ilgi görmektedir. Bu tarzı kullanan diğer başka yönetmenlerde toplumsal ve siyasi sorunları beyaz perdeyle birlikte tüm dünyaya göstermeyi hedeflemektedirler.